Her sabah, daha gün ışımaya başlamadan, kalkıp ziyarete gidiyorum.
Bu sabahki gibi. Kara ayakkabılar giyinerek. Bağcık mesaisinden sonra,
doğrulduğum zaman. Adını bilmediğim o beyefendiyi görüyorum.
Deminki gibi. Ancak bu kere durum farklı. Bu kere beyefendinin başı yok.
Yine de, o adını bilmediğim, çoğun selam bile vermeyerek. Yürüme uğraşı.
Ziyaretine doğru gittiğim. Neyse, bu başsız beyefendinin omuzları üstündeki
boşluktan bu kere. Kuru bir günaydın çıkıp geldi. İşte bakın. Bunca yıldan
sonra, konuşmak için, kimbilir. Başsız kalması gerekti.