Evin İçinden Dışarıda Beni Bekleyen Her Şey İçin

İllüstrasyon: Belemir Koç

İllüstrasyon: Belemir Koç

Evdeyim. Çok uzun zaman sonra ilk kez. İlk kez yanlış oldu. “Çok uzun zaman sonra ilk kez bu kadar uzun.” Evet, şimdi daha iyi.

Evde olmanın/evde olmamızın bir türlü yolunda gitmeyen her şeyin yoluna girmesini sağlayacağını belki biraz düşündük ama ikimiz de buna pek ihtimal vermedik. Çok kısa bir an. Belki, sadece ben. Nitekim yolunda olmayan birçok şey hala yolunda değil. Hâlâ belirli aralıklarla kavga ediyoruz. Geçerli sebeplerimiz var, her zaman olacak. Geçerli acılarımız var, her zaman olmaması temennimiz ama biliyoruz ki o da her zaman olacak. Sen, canın her sıkıldığında hala kendine çekiliyorsun, ben senin bu zamanlarını görüp ortalıktan kayboluveriyorum. Kaybolduğumu fark ediyor musun emin değilim. Bazen kendimi göstermeye çalışıyorum, öylesine görür gibi oluyorsun; bazen hiç sesimi çıkarmadan bekliyorum, kendiliğinden, sırf söylemiş olmak için adımı tekrarlıyorsun, -bir kez, çok nadir iki- aldığın yanıtla ilgilenmeden. Buradayım, nefes alıyorum, yeterli.

Temasımız neredeyse hiç yok. Sosyal mesafemizi korumaya başlayalı ne kadar oldu? 1 yıl? 5 ay? Virüs hayatımızda hiçbir şeyi değiştirmedi. Bazı şeyler gerçekten de sadece filmlerde oluyor.

Film demişken, keyifli zamanlar da geçirmiyor değiliz. Hâlâ birlikte film izlemekten mutluluk duyuyoruz. Senin “nasıl olur bu filmi de mi izlemedin” şaşkınlığın, benim her seferinde yaşadığım mahcubiyet. Halbuki ben hiçbir zaman Malina’yı okumadığın için sana bir imada bulunmadım. Gerçi birlikte nasıl kitap okuyabiliriz? Benimki de laf.

Belki de artık yolunda olmayan tüm o şeylerin gerçek yolunun bu olduğunu kabul etmemiz gerekiyordur. Evden çıkmadığımız 63. günde -ben bunu yeni anladım, sen muhtemelen daha önceleri anlamıştın- sevginin kimi zaman bir kurtarıcı olamadığını anlıyorum. Muhtemelen sevgi de böyle olsun istemezdi.

Şartlar

           bazen

                    “öyle”

                                 gerekir. Bunları evin içindeyken asla
konuşamayız. Bir bahçemiz olsaydı,                                                                                                     .
muhtemelen 4 basamaklı bir merdivenden inerek ulaşacaktık ona,
                                                 orada konuşabilirdik her şeyi
ancak bir bahçemiz yok.
              .                               Evin dışına çıkana kadar bekleyeceğiz.                                        

Her zaman iyi arkadaştık. Eminim bu, yılların bizden götüremediği tek şey olacak. Bunu yaşayamayan onlarca insan varken sahip olmak hem zengin hem de eksik hissettiriyor. Büyümenin gerçek vedalara sadece el sallayabilmek olduğunu seninle anlıyorum, yine. Ve yine sen zaten bunu yıllar yıllar önce anlamıştın, bambaşka yerlerde, ben henüz ortalarda yokken.

Ortalarda olmam başta seni çok heyecanlandırsa da şu an biliyorum ki senin için önemsiz. Geçirdiğimiz ve geçirmemiz muhtemel 63 gün kadar öylesine. İkimiz de biliyoruz ki -yine, ne çok şeyi biliyoruz değil mi?- öylesine günler seni iyileştirir ama beni derin düşüncelere hapsetmekten başka bir işe yaramaz. Sence bu karantinadan nasıl insanlar olarak çıkacağız?

Doğru doğru, şu an konuşamıyorduk, bahçemiz olmadığından, hani dört merdivenle inilen. Bütün bunları her şey düzeldiğinde konuşacağız. Her şeyin aynı anda düzelmeyeceğini ikimiz de bilmemize rağmen.

Solgun bir gün ışığı içeri sızıyor. Her gün. 63 günün her günü oldu bu. Güneş, havanın bulutlu olduğu zamanlarda daha solgun sızdı içeri, varla yok arası, kimi zaman da gözlerimizi acıttı, o kadar belirgin, ama hep evdeydi. Seni bilmiyorum ama benim gün ışığına borçlu olduğum bir şey var. Bana ve şayet bunu okursan, okuduktan hemen sonra bize, sahip olduğumuz ne varsa gösterdiği için.

Tozlarımız, gün ışıklarıyla ortada. Bazen az görünüyor bazen bizi kusturacak kadar çok. Gün ışığı yüzünden, burada suçlu biz değiliz. Tozlanmışız, kabul etmek gerek. Bak işte burada suçlu biziz. Temizlemek için bir çabamız yok ya da artık gösterme ihtimalimiz olan hiçbir çaba yeterli değil.

Dört basamaklı bir merdivenden atacağım kendimi.
Beni kurtarmaya çalışmaman için kapıyı sıkı sıkıya kilitliyorum.

Evin içinden, dışarıda beni bekleyen her şey, önce ayaklarımı denize sokmalıyım, sonrası, çok kısa bir film; basit ve muhtemelen bizi asla şaşırtmayacak.

Normal insanlar böyle yaşar.

 

Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on TumblrPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someone