GERÇEKLEŞTİĞİ HALİYLE

İllüstrasyon: Gizem Akgün

İllüstrasyon: Gizem Akgün

2a: Bir Olgu Sunumu

Hayatı uzun zamandır bir çökelek. Sıvı içindeki bir tepkime sonucu dibe çöken çözünmez özdek. Bazı uzak sesler, çöktüğü dipte sarsıp dalgalandırıyor onu. Tek bir referans noktası var: Babasının ölümü. Babasının ölüm anı oldukça berrakken, sinyalcinin hareketlerini anımsayamıyor. Babasının çenesindeki son kasılmayla sinyalcinin yüzünü kıyaslamaya çalışıyor. Çenesi gevşeyip gözleri tek bir noktaya sabitlendiğinde, babasının nefesini ve nabzını kollamaları fiziksel bir ihtiyaç haline gelmişti. Uçlarından yukarı kıvrılmış benzer uzak sesler, yeni giyinmiş ya da soyunmaya bile vakit bulamamış adamı yoklar gibiydi. Ama savurduğu son yumruktan sonra sinyalci yere düştüğünde gözleri kapalıydı, bu andan sonra artık uzaklaşmak fiziksel ihtiyaçtı: Eğilip ölümün evrensel göstergelerini yoklamak, senin olası ölümünü kabul ettim, suçu üzerime aldım, demek anlamına geliyor.

Şimdi kadının sokağına çıkan yolları, kesişim noktalarını ve eş köşeleri dikkatle es geçerek yürürken, sinyalciyi öldürmediğini alttan alta biliyor. Dilediği gibi – dilediğince, bunlar aynı anlama mı geliyor, kaçıp kurtulma olanağını elinden alan kifayetsizliği onu birini öldürmüş olmaktan daha çok rahatsız ediyor. Ne kadar öfkeli olursa olsun gücünün birini çıplak elle öldürmeye yetmeyeceğini, bu kadar yoğunlaşıp sivrilemeyeceğini bildi halde, ona çocukluğunu anımsatan birine, ona tümüyle yaşamı anımsatan şeylerden kaçma fırsatını tepmek istemiyor.

Kadının -hiç değilse şaşkınlıktan- onu içeri buyur edeceğine, evini yakmasına izin vereceğine inanmak istiyor bunun yerine.

2b: A Tergo

Kadının arkasına geçip aynadaki yansımalarına bakıyor konumunu kılı kılına ayarlayarak. Kadın optik bir hesabın metriklerinden biri olduğunu sezmiş gibi ellerini iki yana bırakıp duruyor, katılaşıp sabitleşiyor. Şimdi kadının güzelliği, onun çarpık topografisi üzerinde kurulu, görkemli bir sömürge yapısına benziyor. Yabandaki saz örtülü cınga barakaların ortasında, cumbaları, kuleleri, vitraylarıyla tastamam bir vali konağı. Kadın uyarılmış bir dikkatle rujunu sürmeyi tamamlıyor. “Sen ne yapacaksın bugün?” Aynı dikkatle hesaplanmış, aynaya çarpıp kusursuz bir dik açıyla adamın alnına uzanan bir soru. “Burada kalıp seni bekleyeceğim,” diyor, “senin için sakıncası yoksa tabii.” Kadın, adamın kaburgalarına dokunup “Saçmalama.” diyor, “Kahvaltı etmeyi unutma ama. Dolapta bir sürü şey var.”

Kadın banyodan çıktığında bir süre daha aynanın karşısında durdu. Sırtındaki bir çeyrek kamburun kökü yaban ülkelere değilse bile silecekleri hiç susmayan buyurgan kentlere dayanıyor.

Kadının yatağına dönmeden önce, birini gerçekten öldürmüş olabileceği ihtimalini yabana atmamaya karar verdi. Başını gerçek bir derde sokmuş olabilir.

2c: Sınır Keşfi

Yeni hastalıklar büyük bir hızla yayılıyor. Dün geceleyin buraya geldiğinden beri bu tembel caddenin yozlaşmış geometrisi kafasını toparlamasına izin vermiyor. Doğrusu, böyle bir rahatlık aramıyor da. Bu yüzden kadının ardından evden çıkıp caddeyi boydan boya yürümek istedi. İlk sınır keşfi: Her zamanki hızıyla caddenin yükselip küçük bir viyadüğe dönüştüğü noktaya kadar, sadece metabolizmanın temel hareket ihtiyacını doyuran kısa bir yürüyüşte, bu köprünün altını boydan boya dolduran, büyük bir otopark bulunca durup geriye, caddeyi sağlı solu dolduran dükkanların bulunduğu daha canlı bölüme döndü. Burada kaldıkça giyecek ihtiyacı büyüyecek.

Hazır giyim mağazasının kat planının önünde. Önce pantolonunun ve daha da zorlanarak külodunun etiketine ulaşmaya çalışarak – bedenini öğrenebilmek için. Erkek katına ulaştığında, onu karşılayan çalışana gömlek, iç çamaşırı ve pantolon almak istediğini söyledi.

-Yok siz zahmet etmeyin. Hızlıca tarif edebilirseniz…

-İç çamaşırları tam karşıda, katın sonunda. Gömlekler soldaki duvarda. Pantolonlar da karşısında, reyonda. Eşlik edeyim, gerçekten…

-Teşekkürler.

Cılız bir teşebbüsle peşinden gelen çalışanı atlatıp tarif ettiği tüm rafları, duvarları, reyonları dolaştı. Beden etiketleri dışında hiçbir şeye bakmayarak, topladıklarını kucağına güç sığdırarak bir sıra kasada boş olan bir yere yığdı.

Nakit ödedi.

Şarap ve dondurulmuş balık almak için durduğu süpermarket kasasında da, kasanın yanında bulduğu büyük defterle beraber.

Gün batımında bu kadar rengi bir arada görmek şaşırtıyor onu. Gökyüzü glokomdan mustaripmiş gibi, içerdiği bütün gazlar kürenin içinde sıkışıyor olmalı.

2d: Sınır İhlali

Günü, dünyada olup bitenleri ününün boyutları açısından karşılaştırıp sıraladığı listeler yaparak geçiriyor. Mikrobun keşfini x, evrensel hakaret deneyimini y aksine koyarak, hayali formüllerle kendi konumunu tekrar tekrar hesaplıyor – kabuk ören insanaltı bir varlığın yıldız falları. Arada bir, sayfaların başına yargı bildiren bir cümle yazıp seti sıfırlıyor ve kendi hatıralarının sözgelimi Picasso ile, Lizbon’un “tevhid” gibi kelimelerle alt alta geldiği yeni listeler oluşturuyor. Özellikle birkaç sayfanın ardından kusursuzlaşmış el yazısıyla, bir örnek muntazam kenar boşluklarıyla, renklerin alt alta gelişindeki rastgele zıtlıklıklar ve uyumlarla defter, uzun yıllardır ne zaman yalnız kalsa sürdürdüğü kaybolma, silinme ve bulunmama fantezisinin stratejik hesaplamalarıyla dolmaya başlıyor. Yeni bir sayfaya geçip kırmızı kalemle, büyük harflerle bir koşul yazıyor. Ardından oklarla ve doğrularla ve noktalarla “eğer” döngüleri kurarak ihtimalleri sonuna dek götürmeye çalışıyor. Kendini bir çok zalimin, düşmanın ve dış koşulun yerine koyarak ve bunlara göre yeniden konum alarak arka arkaya hamleler yaptığı oyunda, döngü mutlaka onun aleyhine bir durumla kırılıyor. Bazı ellerde hiç kaybolamıyor, bazı ellerde silinme aşamasında takılıp ilk haline dönüyor, kimilerindeyse tam işleri hale yola koyduğunu düşündüğü anlarda bulunuyor.

Anahtar sesleriyle irkildi. Kadının evindeki yalnızlığına öyle alışmış ki kadının eve dönmesi neredeyse gücendirecek onu.

Başını herkesin üzerinde uzlaşacağı kadar büyük bir derde sokmak istiyor.

Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on TumblrPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someone