Hayat Tanrı’nın gördüğü bir rüyadır. Tanrı’nın rüya görmediği anlarda ölüyüz. Tanrı, bir otomat gibi bizi kurar, ama sonra ne yapacağımıza, nereye gideceğimize karışmaz. Demek “büyük patlama” kurulan bir otomatın Tanrı tarafından serbest bırakıldığı ve harekete geçtiği andır. Bu andan sonra kendi ölümümüzü, yolculuğumuzu aşarak, sonu da doldurarak, Tanrı’dan bağımsız, onun oyuncakları misali deviniriz. Kaderimiz, kendi yokluğumuzu doldurmadan önceki mutlak yoklukta bir şekilde Tanrı’nın keyfince kurulmuş olmamızdır. Sonra kaderimizi devinerek gerçekleştiririz. Kaderimizin önceden belirlenmiş olması onun bir kader olması için yeterli değildir. Tanrı bizi azat ettikten sonra sağa sola öne arkaya aşağıya yukarıya belirsiz yönlere doğru hareket ederek kendimizi gerçekleştiririz. O zaman kaderimiz vücut kazanır ve mühürlenir. Bu hareketlerimiz önceden belirlenmemiştir. Tesadüfidir. O kadar tesadüfidir ki Tanrı bile ne olacağını önceden bilmez, sonucu bilmez, tesadüfler sonucunda oluşan durumlardan dolayı o da şaşkına döner. Tanrı bizi keyifle seyreder ve kendini eğler. Tanrı bizi kurduğunda neye kurduğunu, hangi kadere bağladığını bilmemektedir. O da merakla kurduğu oyuncakların nereye devineceğini seyreder. Ama endişeli değildir. Tanrı insanı can sıkıntısını gidermek için yaratmıştır. Şiir, Tanrı’nın rüyasında görerek var ettiği (yarattığı) insanın, bu kez kendi başına, Tanrı’dan bağımsız olarak gördüğü rüyayla ulaştığı gerçektir. Şair, rüyasında Tanrı’yı görür ve kendi varoluşunu açığa çıkarır. Tanrı rüya görerek yaratır, insan rüya görerek yaratılış anına geri döner ve Tanrı’yı görür. Tanrı’nın görüldüğü an Hakikatin ortaya çıktığı andır. Tanrı’nın bizi rüyasında görmediği anda ölürüz. Hayat bir rüyadır, Tanrı’nın gördüğü rüya, ölüm ise hayatın bir çiçek gibi içinde açtığı Mutlak Yokluk ve boşluktur.

**

Tanrı bizi (oyuncaklarını) kurarak bize potansiyel bir hayat bahşeder ve işte kurduğu oyuncağı harekete bıraktığında ona nasıl davranacağını söylemez; devinerek yaratacağı (var edeceği) geleceğini bilemez. Oyuncak da bilemez. Gelecek (zaman) devinimin sonucunda devinimle birlikte oluşur. Oyuncak kendi geleceğini kendi hareketiyle oluşturur.

Tanrı oyuncağı kurarken oyuncağın ne yapacağını önceden bilmez. Oyuncağa potansiyel bir devinim verir. Ama bu devinim, oyuncağın Tanrı’nın elinden kurtulmasıyla birlikte, işte o an, gerçekleşir. Potansiyel olan kendini gerçekleştirmiş ve var kılmıştır. Dedim ya, Tanrı da bilmez, o da oyuncağın kaderini ancak gerçekleştiğinde görebilir.

Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on TumblrPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someone